AYASOFYA (kilise olduğu dönem)
Çok uzun bir aradan sonra tekrar döndüm. Bu yazımda sizlere Ayasofya'nın kilise olduğu zamanlardaki halini anlatmak istiyorum. kim bilir belki bir gün Fatih'in Ayasofya'sını ve Ayasofya'nın mozaiklerini de konuşuruz.
Ayasofya tarih botunca üç defa yapılan Doğu Roma (Bizans) için önemli bir mabet (tapınak/kilise) olarak Fatih Sultan Mehmet'e kadar varlığını sürdürmüştür.
O zaman;
Birinci Ayasofya
Roma imparatoru Konstantin
ve annesi Helana İsa’dan 300 yıl kadar sonra Hristiyanlığı benimsemiştir. Konstantin M.S. 313 Milano fermanı ile
Hristiyanlığı serbest bırakmıştır.
Hristiyanlık resmi din ilan edilene kadar bir çok saklı kilise inşa
edilmiştir. Ancak roma imparatoru imparatorluğa yakışır bir kilse yaptıracaktır.
M.s. 360 da İlk yapıldığında Megale
Ekklesia (Büyük Kilise) olarak adlandırılmıştır. Günümüzde hiçbir kalıntısı
yoktur. Ahşap veya kerpiçten yapıldığı tahmin edilmektedir. Hristiyan roma dünyası her sıkıntısını
derdini ve ayaklanmalarını hipodrom meydanında çıkarmakta ve çıkan ayaklanmalar
Ayasofya da bitmektedir. Theodosios
‘un oğlu Arkadios döneminde kraliçe Eudoksiya Ayasofya
ayinlerine sürekli katılıyordu. Bir süre Kendi adına Ayasofya bahçesine bir
anıt yaptırmak istiyor bir sutun, korint sutun başlığı ve en üstte ise yarı
çıplak eudoksia heykeli yerleştiriliyor.
o dönem Hristiyanları tesettüre özen gösterdiği için bu anıt halkı rahatsız
ediyor. Ayasofya patriği Krizostomos
bu anıttan rahatsız oluyor ve ayin sırasında bu rahatsızlığı bildiriyor ancak
bu patriğin adalara sürgün edilmesine sebep oluyor. Daha sonra yönetimden de
şikayetçi olan halk hipodrom meydanında toplanıyor ve hem anıtı hemde Ayasofyayı yakıyor.
II. Theodosios
döneminde ms 415 de mimar Ruffinos'a yaptırılmıştır. Hipodrom meydanında at yarışı
yapan kırmızılar maviler yeşiller ve beyazlar takımları vardır. Bu takımlar
aynı zamanda politik partiler gibiydi ve kendilerine zamanla büyük bir taraftar
kitlesi oluşturmuşlardı. Ancak M.S. 4. y.y.'dan sonra sadece maviler ve yeşiller
varlık gösterebilmiştir. 13 ocak 532 de maviler ve yeşillerin hipodrom
meydanında çıkardığı ayaklanma da yani Nika
Ayaklanmasında 2. Ayasofya da yakılıp yıkılmıştır. Bu ayaklanma halkın
yönetimden şikayetçi olması sonucu çıkmıştır.
. Bu ayaklanma Justinyanus un
Got süvarileri tarafından halk kılıçtan geçirilerek bastırılır. Rivayetlere
göre 30.000 kişi öldürülmüştür. (((Nika latince zafer anlamına gelmektedir.))))
Şuan Ayasofya'nın bahçedesinde sizi bekleyen II. Theodosios'un Ayasofya'sının kalıntıları var. Ve o kalıntılara bakınca o zaman bile dünyanın global olduğunu görebiliyoruz.
Şuan Ayasofya'nın bahçedesinde sizi bekleyen II. Theodosios'un Ayasofya'sının kalıntıları var. Ve o kalıntılara bakınca o zaman bile dünyanın global olduğunu görebiliyoruz.
(( İkinci Ayasofya kalıntıları efes kentinde görebileceğimiz
bir çok süslemeyi barındırmaktadır tek farkla aralara haç motifleri
konulmuştur. İon düzeninde karşımıza çıkan yumurta dizileri de ikinci Ayasofya
motiflerinde karşımıza çıkmaktadır.
Aynı zamanda 12 havariyi simgeleyen koyun kabartmaları da
görülmektedir.
Sutunlar korinth başlıklıdır aynı zamanda sütunların gövdesinde
haç motifi vardır.
İkinci ayasofyanın
üçgen alınlığına dair bir parçada vardır. Bu parçada bitkisel motifler yumurta
dizileri ve tam ortasında daire içinde haç motifi kullanılmıştır.))
Üçüncü Ayasofya
Bu ayaklanma sonucu imparator Justinyanus gücünü kanıtlamak için ayasofyayı inşaa edecektir. Üçüncü
Ayasofya 532 şubatında yapılmaya başlanıyor. Bu iş için yaşlı isidoros (izidor) ve Tralles’li
anthemios (amtenyus) görevlendiriliyor. 27 Aralık 537 yılında
törenle ibadete açılmıştır. Kaynaklarda, Ayasofya’nın açılış günü İmparator
Justinianos’un, mabedin içine girip, “Tanrım bana böyle bir ibadet yeri
yapabilme fırsatı sağladığın için şükürler olsun” dedikten sonra, Kudüs’teki
Hz. Süleyman Mabedi’ni kastederek “Ey
Süleyman seni geçtim” diye bağırdığı geçer.
(((Üçüncü Ayasofya’nın mimarisindeki yenilik geleneksel
bazilikal plan ile merkezi kubbeli planın bir araya getirilmesidir. Yapıda
kubbe kullanılmasının sebeplerinden biri panteonken bir diğer sebep kırma
çatılı pagan tapınaklarında olduğu gibi ev mimarisine benzememesi ve görkemli
görünmesini sağlamaktır. Yapının üç nefi, bir apsisi, iç ve dış olmak üzere iki
narteksi vardır. Apsisten dış nartekse kadar uzunluk 100 m. genişlik 69.50
m.dir. Kubbenin zeminden yüksekliği 55.60 m, çapı ise kuzey güney doğrultusunda
31,87 m, doğu batı doğrultusunda ise 30.86 m.dir.)))
Ayasofya da kullanılan yapı malzemelerinin hafif olması
gerekmektedir. Bunun için mimarları Rodos adasında Konstantinapol damgalı özel tuğlalar yaptırmıştır. İncelemeler sonucu
Rodos adasından getirilen 800 dereceden az ısı da fırınlandıkları tespit
edilmiştir. Yüksek ısıda piştikleri içim içleri fazlaca hava kabarcığı oluşmuş
ve bu şekilde tuğlaların ağırlığı azalmış dayanıklılığı artmıştır.kubbenin
ağırlığı tek başına kemerlerde ve kolonlarda değildir. Aynı zamanda kubbenin
ağırlığını pandantiflerde taşımaktadır. Kubbenin ağırlığını taşıması için ana
kemeleri taşıyan kolanlar da payandalar ile güçlendirilmiştir. Bu payandalar
yan neflerin içine gizlenmiş ve mimarinin herhangi bir parçası olmuştur. Bu nefler sütunlarla da desteklenmiştir.
Sütunlar kubbenin ağırlığını taşımada
yardımcı eleman görevi görmektedir. Payandaların
içine tahkimat kemerleri örülmüş payandalar bu şekilde güçlendirilmiştir.
Ayrıca payandalar yükseltilerek en üstte
oluşturulan kemerin içi doldurulmuştur.
(( Daha sonraki dönemlerde ana payandalara destek olarak
yapının dışından destek payandaları eklenmiştir.)) yarım daire bir kubbe yerine bir silindire
oturan elips bir kubbe inşa edilmiştir.
Ancak bu kubbe M.S. 557 de meydana gelen
7.5 büyüklüğündeki deprem ile yıkılmıştır.
Kubbeyi onarma görevi yaşlı isidoros
un yiğeni genç isidoros a
verlmiştir. isidoros kubbeyi 4 yılda
onarmıştır. 1 yıl boyunca kubbe onarımında kullanılan iskeleyi kaldırmayarak harcın
ve tuğlaların düzgün ve sağlam olarak birbirine kaynamasını sağlamıştır. İlk yapılan kubbeden daha küçük bir kubbedir
ve Günümüzde hala bu kubbe ayakta
durmaktadır.
IV. Haçlı Seferi sırasında İstanbul Latinler tarafından
1204- 1261 yılları arasında işgal edilmiş, bu dönemde gerek kent, gerekse
Ayasofya yağmalanmıştır. 1261 yılında Doğu Roma kenti tekrar ele geçirdiğinde,
Ayasofya’nın oldukça harap durumda olduğu bilinmektedir. Ayrıca latin
imparatorluğu komutanlarından Komutan Henricus Dandolo'nun Mezar Taşı üst
galeride Deisis mozaiğinin karşısında
yerde yer almaktadır. IV. Haçlı seferini yöneten ve 1205 yılında 70 yaşında
İstanbul'da vefat eden, Venedik Doju Komutan Henricus Dandolo'nın mezar taşı altında
Yapılan araştırmalarda mezar ile ilgili
hiçbir buluntuya rastlanmamıştır.
Kısa süre sonra Ayasofya'nın kapılarını anlatmak için geri döneceğim..
Yorumlar
Yorum Gönder